AKP-MHP iktidarının, Erdoğan’ın keyfi yasakları 1 Mayıs kutlamalarını engelleyemez!
Çalışmak zorunda olanlar işyerlerinde, çalışmayan işçiler fabrikaların önlerinde, meydanlarda, karantinada olanlar evlerinde, balkon ve pencerelerinde, hep birlikte Bir Mayıs’ı kutlayalım!
İş, gelir ve sosyal güvenlik, barış, özgürlük, demokrasi, halklarımızın eşitliği taleplerini yükseltelim!
Daha demokratik, daha sosyal bir dünya ve Türkiye isteğimizi duyuralım!
Erdoğan’ın faşizan tek adam rejimine karşı işçinin öncü gücünü gösterelim!
Ortadoğu’da Erdoğan’ın Kürtlere ve diğer halklara karşı saldırılarına, savaşa karşı çıkalım!
Kavala, Demirtaş, Yüksekdağ, Kışanak, Öcalan ve diğer tüm politik tutuklulara özgürlük isteyelim!
İnsanları esas öldürenin pandemi değil, Erdoğan’ın faşizan rejimi olduğunu haykıralım!
Haydi, Bir Mayıs’a!
BİR Mayıs’a yine korona pandemisi koşullarında giriyoruz. Bir yıldır pandemiyi kendisine “Allah’ın lütfu” sayan Erdoğan meydanı boş bulup istediği gibi “lebaleb” dolu kongreler, toplantılar yaparken, cenaze ve Cuma namazları kılarken, pandemiyi bahane göstererek işçi ve emekçilerin, demokratik güçlerin, muhalefetin nerdeyse her türlü toplantı ve protesto yapma haklarını yasaklamaya kalkmakta ve yasaklamaktadır. Bu yasaklardan biri de işçi ve emekçilerin bu yılki Bir Mayıs’ıdır. Bir Mayıs’ın Cumartesi, eve kapanma günü olması Erdoğan’ın yasağına gerekçe oluverdi.
Ama işçi ve emekçiler, devrimci ve demokratik güçler Erdoğan’ın bu yasağını dinlemiyorlar. Onun pandemi kurallarının çiğnendiği “lebaleb” toplantılarında bulaşmayan virüs, işçi ve emekçilerin pandemi kurallarını uyguladıkları toplantılarında mı bulaşacak diye sormaktadırlar. Sokaklara, meydanlara çıkacaklarını, pandeminin yükünü işçi ve emekçilerin, yoksul ve fakirin sırtına yükleyen, onları azgın, öldürücü virüse teslim eden, ekonomiyi mahveden, 128 milyar doları “uçuran”, ülkede terör estiren, demokrasiyi yok eden, aydın ve gazetecileri, HDP’lileri hapse tıkan, sürekli Kürtlere saldıran, ülkede ve bölgede savaşı körükleyen, barışı torpilleyen Erdoğan’dan, AKP-MHP iktidarından hesap soracağını ilan etmektedirler.
Ülkenin Hazinesini ve Merkez Bankası’nı son “meteliğine” kadar boşaltan, ailesine, yandaş firmalara peşkeş çeken Erdoğan, bir yıldır yaşanan korona pandemisi boyunca işçileri ve emekçileri, esnafı ve çiftçileri yokluğa, açlığa, işsizliğe mahkûm etti. İşçinin işsizlik- emeklilik fonunda biriken paralara göz dikti. Bunları milyar milyar patronlara, işverenlere “pandemi yardımı” diye dağıtır, milyarderleri daha çok zengin ederken, işçiye kendi parasını sadaka gibi vermeye başlayarak, utanmadan işçimize, çiftçimize, esnafımıza en büyük yardımı biz yapıyoruz diye “böbürlenmeye” kalkıştı. Korona nedeniyle ücretsiz izin dayatmasına zorlanan milyonlarca çalışan ve ailesi günde 50 lira Kısa Çalışma Ödeneği ile yaşamaya mahkûm edildi. Artan enflasyon ve pahalılık karşısında ayda 1500 lirayla işçi aileleri açlığa ve yoksulluğa itildi.
Pandemi patronlara işçiler üzerinde baskısını artırma, uzun zamandır içinde bulundukları ekonomik krizden çıkma, bu krizin yükünü devletin de yardımıyla işçilere yıkma olanağı verdi. Patronlar korona nedeniyle işçileri kolayca zorunlu ücretsiz izine çıkartma, öncü, aktif sendikacı işçilerin “ahlâk ve iyi niyet kurallarına” uymadıkları gerekcesiyle Kod 29 uygulamasına tabi tutup tazminatsız işten atma olanağı buldu. Home Office gibi esnek çalışma yöntemlerini en geniş şekilde uygulayarak, güvencesiz çalışma koşulları yarattı. Toplu halde fabrikalarda çalışan işçilerin Covid-19 virüsünden korunmaları için önlem almadılar. Maskesiz ya da kalitesiz maskelerle, dezenfektansız, üst üste işçileri kapalı yerlerde çalışmalarına, işe gidip gelmelerine aldırış etmediler. Vaka sayıları artınca da hem devlet hem patron sorumluluğu işçi ve emekçilerin üstüne yıkmaya çalıştılar. Korona virüsünden en çok etkilenen kadın işçiler oldu. Korona nedeniyle kapanmaktan evde erkek şiddeti, fabrikalarda güvencesiz işyerleriyle patron ve korona şiddeti, İstanbul Sözleşmesi’ni kaldıran devlet şiddeti kadınlara her gün ölümü reva görmektedir. Korona zengin fakir tanımıyor, ama koronadan en çok ölenler işçiler, emekçiler, çalışan sağlık personeli ve doktorlardır. Bunun iki sorumlusu vardır: Erdoğan ve patronlar!
Pandemi nedeniyle artan tüm baskılara rağmen işçi ve emekçiler geçtiğimiz bir yıl içinde susmadılar. Haklarını almak için patronla ve devletle dişe diş mücadele ettiler. Soma ve Ermenek maden işçileri, Kayı İnşaat işçileri direnişleri, doğa talanına karşı köylülerin ve çiftçilerin direnişleri, kadın cinayetlerine ve İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasına karşı kadınların protesto eylemleri, Boğaziçi Üniversitesi öğrenci ve akademisyenlerin direnişi, Kürt halkının özgürlük mücadelesi sırf birer örnektir.
İşçi ve emekçi halkımız Erdoğan’ın bu işçi, aydın, kadın, gençlik düşmanı politikasını, pandemiye karşı verdiği başarısız mücadelesini, demokrasiyi yok eden, yargıya müdahale eden, ülkeyi ekonomik felakete ve faşizme götüren politikasını 1 Mayıs’ta alanlarda protesto edecekti. Erdoğan 1 Mayıs’ı yasaklayarak bu protestolardan kurtulacağını hesapladı. Ama yanıldı. Çünkü DİSK, KESK, TMMOB, TTB ortaklaşa düzenledikleri bir basın toplantısıyla Bir Mayıs öncesi haftayı “Her gün Bir Mayıs! Her yer Bir Mayıs” diyerek “Bir Mayıs haftası” ilan ettiler. Bir hafta boyunca işyerlerinde, sokaklarda, meydanlarda 1 Mayıs eylemleri yapılacak, 30 Nisan günü İstanbul Kazancı yokuşunda ve tüm Türkiye’de 1977 Bir Mayıs katliamındaki devrim şehitleri anılacak, taleplerimiz yükseltilecektir. Bir Mayıs günü de, çalışanlar işyerlerinde, çalışmayanlar da evlerinde, sokaklarda ve meydanlarda Bir Mayıs’ı en yaratıcı şekilde kutlayacak, Erdoğan’ın faşizan rejimini yıkacak Türkiye işçi ve emekçilerinin, Türkiye halklarının gücünü tüm düyaya göstereceklerdir.
Bu Bir Mayıs’da komünistlere, devrimcilere ve demokratik güçlere işçi sınıfının, Kürt, Türk ve tüm Türkiye emekçi halklarının birliğini sağlamakta, faşist Erdoğan rejimine karşı işçi ve emekçilerin diğer muhalefet güçleriyle bir demokrasi cephesi oluşturarak 1 Mayıs alanlarına çıkmasını sağlamakta büyük görevler düşmektedir. Bu bir hafta boyunca işçi ve emekçiler arasında çalışmalarımızı hızlandıralım, onların yığınsal olarak DİSK ve diğer sendikaların 1 Mayıs eylemlerine aktif katılmalarını sağlayalım, Bir Mayıs eylemlerinde Erdoğan’ın sonu olacak olan demokrasi cephesini örelim.
Dünya işçi ve emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günü Türkiye işçi sınıfına ve halklarına kutlu olsun!
Nerede bir işçi, emekçi varsa, orası 1 Mayıs alanıdır!
Yaşasın Bir Mayıs!
TKP – 1920 www.tkp-online.com