Büyük Atılımlarla Partimizin 100. Yılına Hazırlanalım!
10 Eylül 2019’da partimiz Türkiye Komünist Partisi TKP 99 yaşına giriyor. Gelecek sene 2020’de 100 yaşında olacak. İşçi sınıfının ve emekçi halklarımızın sosyal ve ulusal kurtuluş mücadelesinde zafer ve yenilgilerle, acı ve mutluluklarla, var ve yok olmakla dolu bir asır! Tam yok oldu dendiği bir anda büyük bir atılımla yeniden ayağa kalkmasını başaran bir azim ve inanç! Bu gücü partimiz her zaman Karadeniz’de hunharca katledilen kurucuları Mustafa Suphi, Ethem Nejat ve yoldaşlarının mücadelesinden, onların bu mücadelesini Türk burjuvazisinin barbar saldırılarına karşı hayatları pahasına savunan ve bayrağı elden düşürmeyen, sürekli yükselten yoldaşların savaşlarından, Marksizm – Leninizm’den ve Enternasyonalizm’den almıştır ve almaktadır. Bugün de 1983’de 5. Kongre ile başlayan likidasyonu sonlandırıp, partimizi yeniden ayağa kaldırmaya çalışırken yine Mustafa Suphi ve yoldaşlarının, onların yolunda giden Nâzım ve Bilen’in mücadelesinden, Marksizm-Leninizm ve Enternasyonalizm’den güç almaktayız. 1973 Atılımı gibi bir atılımla partimizi yeniden ayağa kaldırma görevi önümüzde durmaktadır.
Şüphesiz bugünün koşulları 70’li yılların koşulları değildir. Ama bugünün koşulları 70’li yılların koşulları gibi hiç de iyi değildir diyemeyiz. Özellikle 31 Mart 2019 yerel seçimleri ve 23 Haziran 2019 İBB Başkanlığı seçimi devrimci demokratik güçlerin, solcuların, komünistlerin önüne işçi ve emekçi yığınları, köylü ve esnaf, gençlik ve kadın, aydın ve sanatçılar arasında çalışmak, bağlaşıklar kurmak için büyük olanaklar yaratmıştır. 23 Haziran’da en büyük kazanım yalnız faşist ittifakın yenilip İmamoğlu’nun İBB Başkanlığına seçilmesi değil, başta Kürt ve Pontus sorunu olmak üzere Türkiye’de bazı tabuların yıkılmaya başlamasıdır. Bu seçimlerde yalnız şimdiye kadar yenilmez denilen Erdoğan yenilmemiş, O’nun kurmaya çalıştığı otoriter faşizan diktatörlük bir yara, demokrasi bir nefes almamış, aynı zamanda şovenizm ve milliyetçilik üzerine oturtmaya çalıştığı Kürt ve Kürdistan karşıtlığı, APO ve PKK düşmanlığı iflas etmiştir. Kürtler, onların lideri Abdullah Öcalan bir kez daha Türkiye’de politik arenaya kilit, çözümleyici güç olarak çıkmıştır. Türk halkı tarafından Kürtlerle birlik olmadan Türkiye’nin yalnız hiçbir sorununun demokratik bir çözümü olamayacağı görülmemiş, aynı zamanda Türkiye’nin bölgede ve dünyada demokratik, etken bir aktör olarak rol oynayamayacağı da anlaşılmaya başlanmıştır. Seçim meydanlarında HDP’li, CHP’li, İYİ Parti’li, muhalif AKP’li seçmenlerin Erdoğan ve O’nun faşizan rejimini yenmek için oluşturdukları ortak çalışmalar ve demokratik ittifaklar ve seçim akşamı Taksim’den Beylikdüzü’ne, Fatih’ten Kartal’a kadar meydanlarda Türkler‘in, Kürtler‘in, Aleviler‘in, Hıristiyanlar‘ın, diğer halklardan ve inançlardan, farklı siyasi görüşlerden insanların çektikleri ortak halaylar Türkiye’de göreceğimiz demokratik, özgür ve güzel günlerin habercisi olmuştur. Şimdi önümüzde duran görev seçim meydanlarında oluşan farklı politik görüşlerden Kürt, Türk ve diğer Türkiye halklarının bu birliğini kalıcılaştırmak ve Erdoğan’ın faşizan iktidarına son verecek bir güce yükseltmektir.
Erdoğan bir yara almıştır, ama hâlâ iktidardadır ve O bu iktidarını 2023’e kadar sürdürmek için her yola başvurmaya hazırdır. Onu firenleyecek güç ise başta işçi sınıfı ve emekçi yığınlar olmak üzere ilerici, devrimci, demokrat ve muhalif güçlerin tabanda oluşturacağı birliktir. Böyle bir birlik sırf Erdoğan gitsin, kim gelirse gelsin anlayışı üzerine değil, Erdoğan’dan sonra Türkiye’nin demokratikleştirilmesi ve halkların eşitliği, özgürlüğü, özerkliği temelinde yeniden yapılandırılması anlayışı üzerine yükselmelidir. Kürtlerin ve diğer halkların, Alevilerin ve diğer din ve mezheplerin, kültürlerin kendini özgürce ifade edemedikleri bir Türkiye asla demokratikleşemez, TKP’nin Baku’daki 1. Kongresinde saptadığı “özgür ulusların özgür birliği” gerçekleşemez. CHP’sinden İYİ Partisi’nden AKP ve MHP’sine ve diğer burjuva partilerine kadar egemen olan güçlerin hemen hemen hepsi Türkiye’nin demokrasi temelinde yeniden yapılandırılmasına karşıdırlar, onlar hala cumhuriyetin kuruluş felsefesi olan üniter devlet yapısından yanadırlar. Önümüzde yalnız Erdoğan’ı değil, onunla birlikte bu tekçi anlayışı yıkmak, demokratik bir anayasayla Türkiye’nin çok uluslu ve halklı, çok dinli ve mezhepli, çok dilli ve kültürlü bir toplum olduğu anlayışını yerleştirmek görevi bulunmaktadır. Özellikle 23 Haziran 2019 seçim kampanyası esnasında ortaya çıkan ve kendini kabul ettiren Kürt gerçeği ile bir kez daha cumhuriyetin bu tekçi felsefesi iflas etmiştir. Yıkılmaya başlayan bu tekçi anlayış Türkiye’nin demokratikleşmesinin, Türkiye halklarının birlikte eşit, özgür ortak bir yaşam kurmasının önünde en büyük handikaptır. Şimdi yığınlar içinde, özellikle Türk işçi ve köylülerine, emekçilerine Türkiye’nin bu gerçeğini anlatmak, bu gerçek kabul edildiğinde Kürt sorununun barışçıl yollardan çözüleceğini, savaşın biteceğini, ekonominin güçleneceğini, Türkiye’nin bölgede ve dünyada saygın bir yere sahip olacağını göstermek gerekmektedir. Tabanda oluşturulacak bu ittifak, bu güç yukarda “muhalif” parti yöneticilerinin daha ardıcıl demokratik bir tutum almalarını da sağlayacaktır. Türkiye’nin demokrasi temelinde yeniden yapılanmasına ve bunun bir demokratik anayasayla yeni bir toplum sözleşmesine dökülmesine sahip çıkan işçi sınıfı da şu an içine itildiği milliyetçilikten, felç olmuşluktan kurtulacak, iş, aş ve sosyalizm mücadelesinde yeni başarılara imza atacaktır.
Partimiz 99. Yılını kutlarken 100. Yılına bu mücadeleler içinde hazırlanmalıdır. Komünistler yığınlar arasına dalmalı, Erdoğan’a, O’nun faşizan rejimine karşı olan tüm demokratik ve muhalif güçlerin birleşmesi, geniş bir demokratik ittifakın kurulması için çalışmalı ve bu ittifakın demokrasi anlayışının derinleşmesi, demokrasinin de halkların eşitliği, özgürlüğü ve özerkliği temelinde Türkiye’nin yeniden yapılanması ve bunun bir anayasayla tescil edilmesiyle gelişeceği propaganda edilmelidir. Partimizin yeniden ayağa kaldırılması komünistlerin yığınlar içinde vereceği bu mücadelelerle gerçekleşecektir. 73 Atılımı da yığınlar arasında “iğneyle kuyu kazar gibi” çalışarak gerçekleştirilmişti. Şimdiki atılımın boyutu o zamankinden daha geniş ve derindir. O zaman atılımın hedefi iki sistem savaşı içindeTürkiye’de “ileri demokrasi”yi gerçekleştirmekti. Şimdiki atılımın içeriği “demokrasi temelinde Türkiye’yi yeniden yapılandırmak”tır. Sosyalizm için verilen mücadelede Türkiye işçi sınıfı için bu demokratik yapılanma belirleyici önemli bir hamledir. Bu mücadele hem Türkiye’nin hem partimizin tarihiyle yüzleşerek, hem de çöken reel sosyalizm sonrasında parti politikasını, strateji ve taktiğini tartışarak gerçekleştirilmelidir. Durum‘un 6. sayısında çıkan 4 bölümlük yazı bu çalışma ve tartışmalara temel oluşturacak yöndedir.
Haydi, 23 Haziran’da doğan demokratik olanakları değerlendirelim, yığınlara dalalım!
Tabanda en geniş güçlerin demokratik ittifakını örelim, yukarıya baskıyı arttıralım!
Bu çalışmalar içinde partimizin yeni bir Atılımını hazırlayalım.
Partimiz TKP’nin 99. Yılı tüm Türkiye ve dünya işçi sınıfına, Türkiye halklarına kutlu olsun!
TKP 1920 www.tkp-online.com