18.04.2021
VEYSİ Sarısözen 13.04.2021 tarihinde “Yeni Özgür Politika” gazetesinde yine haddini aşan, kendisine farz olmayan bir konuda densizliklerle dolu bir yazı yazdı. TKP’yi şu an “temsil eden” grubun “eski TKP Merkez Komitesi organı Atılım’ı yeniden çıkaran” grup olduğunu ilan ediverdi.
Daha önce, 28.10.2019 tarihli “Yeni Özgür Politika” gazetesinde yayınladığı yazısında da, TKP’nin şanlı bayrağını utanmadan Maocu MLKP’ye teslim ediyordu. O zaman kendisine 31.10 2019 tarihli açık mektupla gereken cevap verildi. Üstüne farz olmayan işlerle uğraşmaması ve Parti’den atılmış olduğu bildirildi. Ama o ders almamış, şimdi de partinin ismini bir başka küçük burjuva likidatör gruba teslim etmektedir.
İnsanın elinden fırlatıp attığı ve artık kendisine ait olmayan bir bayrağı başkasına vermeye veya likide edip yok ettiği örgütü bir başka birine teslim etmeye kalkması her şeyden önce bir karakter bozukluğuna işaret eder, en azından bir pervasızlık, bir aymazlık, bir kalpazanlıktır. Sarısözen bu mektubu kendisine yapılan bir ihtar olarak görmeli, özeleştirisini yapmalı, kendisini toparlamalıdır, üstüne farz olmayan konularda konuşmamalıdır.
Artık kendisinin ve Nabi Yağcı ile birlikte liderleri oldukları “Partizan” grubunun partiden atıldığını kavramalı, bir zaman kazaran olduğu parti yöneticiliğini hâlâ kullanarak sağa-sola mavi boncuk dağıtmaktan vazgeçmeli, bunun bir suç olduğunu bilmelidir. Bir zamanlar kendisinin üyesi olduğu partinin ismini, verilen görevleri hâlâ kendisine ekmek ve kariyer kapısı yapmaya son vermelidir. Aksi takdirde yaptıkları ile işçi sınıfının yüce devrimci davasına zarar vermekte, likidasyonu körüklemekte, partinin yeniden ayağa kaldırılmasına sekte vurmakta olduğunu bilmelidir. O, bu tutumuyla egemen güçlere hizmet etmekte ve ihanet suçu işlemektedir. Şunu bile ki, bunun hesabı kendisinden sorulur.
Doğrudur, Veysi Sarısözen 1973 Atılımı döneminde partiye alındı. İltica ettiği Belçika’da Parti onu buldu. Grubu “Partizan”ı partiye teslim etti. Onlara ilk söylenen, partiye grup olarak değil, tek tek alınacağı oldu. Onlar evet dediler, ama partiye karşı iki yüzlülük yaptılar. Sonradan görüldü ki, grup olarak davranmaktan asla vazgeçmemişlerdir.
O günün koşullarında işçi sınıfından, sol ve devrimci çevrelerden partiye gelen büyük akımı kucaklamak için bunlara sendikalarda, yığın örgütlerinde görevler verildi. Parti içinde “yoğrulmadan”, “dövülmeden” üstlendikleri bu görevi bir komünist anlayış ve bilinciyle değil, birer bürokrat ve teknokrat anlayışıyla yürüttüler ve sürdürdüler. Parti üyesi oldular, ama komünist olmadılar, olamadılar. Geldikleri Türkiye İşçi Partisi TİP’i aşamadılar. 1980 darbesinde partinin aldığı ağır yaralardan sonra tekrer TİP’e dönmenin, TİP’le birleşmenin öncüsü kesildiler. Sovyetler Birliği’ndeki Gorbaçov oportünizminin desteği ile önce TİP’le, sonra Kemalist Dev-Yol’a kadar birçok sol, milliyetçi, antikomünist parti ve akımlarla birleşmeyi gerçekleştirdiler. Bu partimizin yaşadığı ve hâlâ yaşamakta olduğu en büyük likidasyondu.
Bu süreçte “Partizan”cılar da birbirine düştü. Bir kısmı Boyner’in YDH’sına, bir kısmı Kemalist ÖDP’ye, bir kısmı “Referans” ve “Taraf”a gittiler, büyük bürjuvazinin hizmetçiliğine soyundular. Bu bile tek başına onların cibiliyetinin ne olduğunu göstermeye yeterlidir. Onlar komünizmin, TKP’nin içini boşalttılar, burjuvaziye sundular. Antikomünizme sarıldılar, Partinin ismini ve “üstlendikleri” görevleri, “makamları” kendilerine ekmek ve kariyer kapısı yaptılar. Bir yandan biz de bir zamanlar TKP yönetcisiydık diye etraflarına hava basarken, diğer yandan burjuvaziye yaranmak, onun kuyrukçuluğunu yapabilmek için TKP’ye, onun liderlerine ve ilkelerine saldırıya geçtiler, bir devrimciye yakışmayan aşağılıkçılığın ve ahlaksızlığın örneğini verdiler. TKP tarih oldu dediler. TKP adını kullanan SİP’lerle içli dışlı “yoldaş” oldular, onların devlet icazetiyle kurdukları resmi TKP’ye açık destek verdiler. Yozlaşmanın, moral düşüklüğünün, dönekliğin, likidatörlüğün örneklerini sergilediler. Bunları yaparken utanmadılar, yüzleri bile kızarmadı.
Likidasyon sürecinde Sarısözen de Troçkistinden anarşistine kadar tüm kapıları çaldı. Sonunda Kürtlerde kaldı. Onlarla dayanışmaya girdi. Bu onun için olumlu, iyi bir adımdı. Orda kendine güç buldu. Ama antikomünizmi, antisovyetizmi elden bırakmadı. Bir dönem olduğu “komünist” ve parti üyeliği “deneylerini” yazı fıkralarına antikomünist malzeme yaptı. Bir zamanlar dayanışma gördüğü yuvayı sürekli kirletti. Kendi adına söyleyemediği konularda kendi içinde yarattığı genç Kürt kahramanı Quto’ya söyletmeyi adet haline getirdi. TKP’yi “Atılım”ı çıkaranlara teslim ettiği yazısında da bu iğrenç fiili Quto’ya işletmektedir.
“Patates ve soğana muhtaç Erdoğan’a mecbur” başlıklı yazısında, vatandaşa Recep patates, soğan dağırtırken CHP muhalefetinin nutuk attığını belirten Sarısözen, muhalefeti tam “boş laflarla karın doymaz” diye eleştirirken Quto çıkagelir ve ona,
“insan insan olduğundan acıkan karnı doymalıdır
boş laflarla karın doymaz yiyecek ekmek olmalıdır….”
Diye başlayan “İşçi Birlik Cephesi” marşını söyler. Sarısözen de “Sen bu marşı nereden biliyorsun?” diye Quto’ya sorar. Quto da cevap verir:
.“Çakma TKP’lerden söz etmiyem, ‘tarihi TKP’den söz ediyem, marşı da şimdi tarihi TKP’yi temsil eden ve eski TKP Merkez Komitesi organı Atılım’ı yeniden çıkaran eski ve yeni TKP’li hevallerden öğrendim. Bu hevaller bizimle birlikte çok iyi işler yapiy…” diye Quto’yu konuşturur ve bu kez de Sarısözen’ın kendisi konuşur: “Demek ki dedim, vaktiyle söylediğimiz gibi, bu TKP taka değildir, denizaltıdır, bazen batar, bazen çıkar. İşte şimdi denizaltının güvertesinde Mustafa Suphi Surun çocuk amiralini selamlıyor.” Sur’un çocuk amirali Quto’dur. Esasında Sarısözen’e gidip Kürtlerle birlikte çalıştığını söyleyen Quto değil, “Atılım”ı yayınlayan gruptur. Sarısözen kendisine “abe” diyecek yeni bir kaynak bulmuştur.
Nasıl Sarısözen Kürtlere gidip onlarla çalışmak istediğini beyan ettiği zaman Kürtler reddetmediyse, “Atılım”ı çıkaran grup da Kürtlerle birlikte çalışmak istediğini beyan ettiğinde Kürtler gayet tabii ki reddetmeyecektir, onlarla “çok iyi işler” yapmak isteyeceklerdir. Demokratik bir cephenin kurulması için çalışılan bu günlerde başka türlüsü de beklenemez. Kimsenin insan ve örgüt seçme lüksü yoktur. Yine de Kürt hevallere biri ben TKP’liyim diye geldiği zaman onu tepeden tırnağa süzmeleri tavsiye edilir. Çünkü Veysi Sarısözen ve Nabi Yağcı ekibinin büyüme adına TİP ve diğer “sol” partilerle birleşme sürecinde parti likide edildi, partililer arasında sağ oportünizm ve Kemalist milliyetçilik yayıldı ve güçlendi. Doğan boşlukta TKP ismini kullanan bazıları devletten icazetli olarak, bazıları Suphi ve Bilen’e yaslandığını söyleyerek yeni, legalTKP’ler kurdular. Ortaya çok TKP’ler çıktı. Bunlardan biri de TKP Merkez Organı Atılım’ı kendisine kalkan edinen gruptur. Bu grup 1973 Atılımını gerçekleştirirken Bilen’le birlikte olan eski PB üyelerinin de kendilerini desteklediği yalanını yaydılar. Bu yalana cüret edenlerin komünistlikle bir ilişkisi olamaz. Bunlar dürüst değildir, bu da bir tür kalpazanlıktır.
Suphi ve Bilen’in yolunda giden, Marksizmi-Leninizmi, 100 yıllık TKP geleneğini savunan Bilen’in yoldaşları TKP’yi yaşatmaktadırlar. TKP Sarısözen’in dediği gibi bazen batan, bazen çıkan ne takadır ne de denizaltı. Onun döl yatağı işçi sınıfıdır ve sürekli yığınların içindedir. Anlaşılan o ki, Sarısözen 80’li ve 90’lı yıllarda pariyi likide edince onun denizin altında kaybolduğunu sanmış. Bundan sonra batan partinin rantını yemeye başlamış. Onun için önemli olan ne parti, ne işçi sınıfıydı. Önemli olan kendi çıkar ve kariyeri idi. Şimdi kendisi gibi tutarsız bir grup kendisine gelip “abe” deyince, “lider” görünce içine atlayacak yeni bir taka buldum diye sevincini belirtmektedir. Onun için öneemli olan parti değil “taka”dır.
Bilen Yoldaşla birlikte 1973 Atılımını gerçekleştiren eski PB üyesi yoldaşların partimiz TKP’yi likidasyondan çekip kurtarma, yeniden ayağa kaldırma çalışmaları sırasında şimdi “Atılım”ı çıkaran grup da geldi. Ama kısa zamanda onların komünistlikle bağdaşmayan, dürüst olmayan ahlaksız, tutarsız, ilkesiz, bencil davranışları, amaçlarının partiyi ayağa kaldırmak değil kariyerizm olduğu ortaya çıkınca yollar ayrıldı. Çalışmalarına devam etmekle Nabi ve Veysi’nin yarattığı likidasyon batağında yerlerini aldılar, ihaneti sürdürmektedirler.
Partiden atılan Veysi Sarısözen, Nabi ve Partizan grubu ve eklemeleri, partinin ismini kullanan kişi ve gruplar için bu mektup bir uyarıdır. 1920’de Mustafa Suphi ve Ethem Nejat ve yoldaşları tarafından kurulan ve 1973 Atılımıyla Bilen ve yoldaşları tarafından ayağa kaldırılan TKP hakkında söz söylemeye ve karar vermeye, hele onun geleceği hakkında konuşmaya ne hakları ne de yetkileri vardır. Bunu yapmaya devam edenler bunun bedelinin ağır olacağını bilmelidir. Kim olursa olsun hiçbir zaman bunun hesabını vermekten kurtulamayacaklardır.
Mehmet Bayrak
TKP – 1920 www.tkp-online.com