Cumhur İttifakı partilerine; AKP ve MHP, faşist gerici parti adaylarına oy yok!
Oylarımız; ranta- yağmaya karşı katılımcı, yatırımcı ve sosyal belediyeciliği savunanlara!
Oylarımız; demokrasi ve özgürlükleri, barışı, Türkiye halklarının ortak yaşamını savunanlara!
TÜRKİYE halkları yerel yöneticilerini, belediye başkan ve meclis üyelerini seçmek için 31 Mart’ta sandık başına gidiyor. Bu seçim 10 ay önce Mayıs 2023’te yapılan Cumhurbaşkanı ve Milletvekili seçimleri kadar önemlidir. Türkiye’de her seçim demokrasiyle diktatörlüğün, özgürlüklerle zorbalığın, halkın refahıyla ülkenin kalkınmasını isteyenlerle rantçı, talancı ve yağmacılar arasındaki bir mücadeledir, kim kimi savaşıdır.
2023 Mayıs seçimlerinde devlet gücünü arkasına alan Erdoğan, yaptığı hile ve sahtekârlıklarla kıl payı seçimi “kazanıp” diktatörlüğünü, faşizan gerici tek adam rejimini, rant, vurgun ve talan düzenini sürdürme olanağını elde etti. Şimdi Erdoğan elindeki devlet gücüyle, sahte ve hileyle yerel seçimleri, özellikle İstanbul, Ankara, İzmir, Mersin, Adana, Antalya gibi büyükşehir belediye başkanlıklarını alarak önümüzdeki dört yıl boyunca ülkeyi ”dikensiz gül bahçesine” çevirip istediği gibi yönetmeyi planlamakta, faşizan diktatörlüğünü tamamen yerleştirmek istemektedir. Mayıs 2023’te elde ettiği siyasi iktidarını 31 Mart’ta yerel iktidarlarla tamamlayacaktır. Buna müsaade edilmemelidir. Yerel iktidarlara sahip çıkarak 31 Mart’ta Erdoğan’a, Cumhur İttifakı partilerine bir darbe indirilmelidir. Erdoğan’ın devlet gücüyle seçmen kütüklerinde, sandıklarda hile ve sahtecilik yapması önlenmelidir.
Bu yerel seçim 5 sene önceki yerel seçimden daha farklıdır. Bu seçimlere, AKP ve MHP arasındaki ittifak ile CHP ve DEM’in yerellerde bazı il ve ilçelerde yapılan “kentsel uzlaşısı’’ dışında, kendisine sol-sosyalist diyen bazı partiler küçük oy hesaplarıyla, ilkeleri feda edip adaylarını çıkardılar. Diğer tüm burjuva partileri de kendi adaylarıyla seçime katılmaktadırlar. DEM Parti dışında hiçbir parti, söz vermesine rağmen adaylarını seçimle değil, yukarıdan tayinle belirlemiştir.
CHP, “taviz vermeme adına, Erdoğan’ın terörle işbirliği yaftalamasından korkarak’’ Kürt halkının ve ilerici Türklerin partisi DEM ve sol partilerle, bir ittifak kurmaya yanaşmadı. O böylece 2019 seçimlerinde sol güçlerin ve Kürtlerin desteği ile kazandığı büyükşehir belediye başkanlıklarını kaybetmeyi göze aldı. Onun Türkiye’nin demokratikleşmesi, Erdoğan iktidarına 2019’da olduğu gibi bir darbe indirme diye bir sorunu olmadığı gözler önüne serildi.
DEM parti “kentsel uzlaşı” gereği Batı’da bazı il ve ilçelerde aday çıkarmamakta, “kentsel uzlaşı’’ adaylarını desteklemektedir. Batıda il ve ilçelerde çıkardığı adayların başarısı için tüm sol, demokratik, ilericigüçleri ve Kürtleri oy vermeye çağırmaktadır. Kürdistan’da, Kürt illerinde kayyımları silip süpürmek, halkın iradesinin seçimlerle halka teslim edilmesi için; DEM Parti belediye başkan adaylarının büyük bir çoğunlukla kazanması için çalışacağını açıklamaktadır. Kayyımların sürülmesi, DEM Parti’nin Kürt illerindeki büyük başarısı Erdoğan iktidarına, Cumhur İttifakı’na indirilen en büyük darbe olacaktır.
Görülen o ki, bu seçimde oylar partiler arasında dağılacaktır. Seçmen oyunu farklı nedenlerle farklı parti ve adaylara verecektir. Seçim sonunda partilerin aldıkları oy onların gerçek gücünün yansıması olmayacaktır. Bu seçimlerde ister büyük, ister küçük bir muhalefet partisinin gücü aldığı oyla değil; vereceği demokrasi mücadelesiyle, harekete geçireceği, sokak ve meydanlara dökeceği, örgütleyeceği yığınlarla, ileri süreceği taleplerle ölçülecektir. Esas hedef: Yığınların demokrasi ve özgürlükler için diktatörlüğe, zulme ve savaşa karşı mücadele azmini yükseltmek, Erdoğan’ın faşizan İslami gerici diktatörlüğünü geriletmek, onun adaylarını yenilgiye uğratmak olmalıdır. Yığınlarda pahalılığa, enflasyona, yoksulluğa, yolsuzluklara karşı yükselen öfke ve hiddeti esas bunların müsebbibi olan Erdoğan iktidarına, AKP ve MHP’ye, diğer faşizan gerici partilere yöneltmektir. Kurtuluşun sosyalizme giden yolda demokrasi ve özgürlükleri kazanmak, yerelde halkın söz ve karar sahibi olduğu katılımcı belediyeciliği savunmakta olduğu açıktır.
Türkiye’de sadaka kültürü anlayışına dayalı, çarpık bir sosyal yardım belediyecilik anlayışı yaygındır. Oysa Türkiye’nin yatırımcı, üretici, istihdamcı belediyeciliğe ihtiyacı vardır. Bu da her safhada halkın katılımını gerektirir. Belediyelerin varlıklarının rant olarak bir zümre ve grubun çıkarına feda edilmemesinin garantisi katılımcı belediyecilikle, halkın söz ve karar sahibi olmasıyla mümkündür. Partimizin savunduğu ve uğrunda mücadele ettiği böylesine demokratik bir belediyeciliktir.
Bu seçimlerde partimizin ana hedefi yığınlar içinde çalışmak ve örgütlenmektir. Yığınları demokrasi ve özgürlük mücadelesine kazanmak, Kürt, Türk ve tüm Türkiye halklarının eşit haklı, birlikte yaşayabileceklerini anlatmak, bunun için Erdoğan’ın Kürtlere karşı yürüttüğü savaşa son vermesini talep etmek, pahalılığın ve yoksulluğun Erdoğan’ın politikalarından kaynaklandığını açıklayan, kadınların ve çocukların, gençlerin ve öğrencilerin, yaşlı ve emeklilerin, çevrenin sorunlarını ele alan, haklarını savunan, kentlerin kültür yaşamını zenginleştiren ve yükselten, dünyayla bütünleştiren, demokratik, katılımcı, yatırımcı yerel yönetimleri savunan bir seçim kampanyası yürütmektir. Bu kampanyada bilimsel temelde; ulaşım, temizlik, depreme hazırlıklı, yeşil-estetik yaşanabilir kentler yapmayı hedefleyen çalışmaların önemi vurgulanmalıdır. Seçmenlerin sandığa gitmesini ve sandığa sahip çıkmasını sağlamaktır.
Partimiz, bu seçimlerde halkımızı AKP ve MHP’ye, diğer Cumhur ittifakı partilerine oy vermemeye, oylarımızı “kentsel uzlaşıların’’ olduğu yerde onların adayına, olmadığı yerde DEM partinin adaylarına oy vermeye çağırır.
Verilecek oylar Erdoğan’ı geriletmeli, demokrasiyi güçlendirmeli, rant zihniyetini yıkmalı, beldemizi geliştirme yönünde olmalıdır.
Haydi sandık başına!
TKP – 1920