70’li yıllarda Türkiye Komünist Partisi TKP’nin bir savaş eri olan, 80’i, 90’lı yıllarda likidasyona karşı dik duran ve 2000’li yıllarda TKP’yi yeniden ayağa kaldırma mücadelesinde aktif katılan Hasan Uzun yoldaşı bugün Enternasyonal ve Parti Marşları eşliğinde İstanbul-Sarıyer Merkez Mezarlığı’nda kalabalık bir katılım eşliğinde son yolculuğuna uğurlayarak, toprağa verdik.
Aşağıda TKP – 1920 temsilcisinin Hasan yoldaşın evinin önünde ve mezarının başında düzenlenen cenaze merasiminde yaptığı konuşmayı veriyoruz:
Sevgili yoldaşlar ve dostlar, Hasan yoldaşın sevgili ailesi,
Bugün bir yoldaşımıza daha veda ediyoruz: Uzun Hasan Yoldaşımıza. O hepimiz tarafından sınıf savaşında, burjuvaziye, faşizme ve emperyalizme karşı savaşta, barış, demokrasi, özgürlük ve sosyalizm mücadelesinde dik duruşuyla, Marksist-Leninist ilkelerde ödün vermez inadıyla, TKP’ye olan sarsılmaz inancıyla tanınan ve bilinen bir yoldaşımızdı.
O yaşamını; işçi sınıfının ve emekçilerin, ezilen halkların hem Türkiye’de, hem dünyada sömürü ve baskıdan kurtuluşuna, özgürleşmesine, sosyalizme ve komünizme adamış bir enternasyonalist ve partimizin bir savaş eriydi. Onu ne 12 Eylül darbesinin zindanları, ne faşist gerici güçlerin tehdit ve saldırıları yıldırabilmiş, inandığı işçi sınıfının yüce davasından, enternasyonalist anlayıştan alıkoyabılmiştir.
Onun için Türkiye’de enternasyonalistlik Kürt halkının özgürlük mücadelesiyle dayanışma, bu mücadelede Türklerin Kürt halkının yanında olması demekti. O işçi sınıfı öncülüğünde sosyalizme giden yolda Türkiye’nin özgürleşmesinin ve demokratikleşmesinin ancak Kürt halkının özgürleşmesi, kendi ulusal ve demokratik haklarını elde etmesiyle mümkün olacağını gören, buna inanan Karadenizli coşkulu bir Türk komünistiydi.
Türkiye işçi sınıfının sınıf mücadelesiyle Kürt halkının özgürlük mücadelesi birbirinden kopmaz diyalektik bir bütündür. O yaşamının son yıllarında aktif olarak HDP’yi desteklemiş ve 31 Mart yerel seçimlerinde DEM Parti’nin güçlü çıkmasını hep dilemiştir.
Değerli yoldaşlar,
Hasan yoldaşın yaşamının en güzel yılları sendikası DİSK-Tekstil-İş’te, partisi TKP’de geçen 70’li yıllardı. Bu yıllar hepimiz için zengin deneylerle dolu öğretici yıllardı. Maden-İş grevleri, 15-16 Haziran büyük işçi direnişi, DGM ve MES grevleri, dev 1 Mayıs yürüyüş ve mitingleri, devrimci ve sosyalist gençliğin antiemperyalist demokratik mücadelesi, kadınların çifte sömürüye ve baskıya karşı eşit haklar mücadelesi ülkemizde emperyalist yağma ve talana karşı, sosyalizme açılan demokratik, özgür, bağımsız bir Türkiye için bir kalkışmanın olduğu umut dolu yıllardı. Hasan Yoldaş tüm bu mücadeleler içinde yer aldı. İşçi sınıfının kızıl bayrağını yükseltti. Kemal Türkler yönetimindeki DİSK’in bugün unutulmuş olan sınıf ve kitle sendikacılığı, tabanın söz ve karar sahibi olma anlayışı onun işçi sınıfı içindeki çalışmalarında şaşmaz pusulası olmuştur. Hasan yoldaş bu mücadeleler içinde 1973 Atılımı ile ayağa kalkan TKP ile tanışmış, TKP saflarında yer almış, Deniz yoldaş, Mustafa Hayrullahoğlu ile çalışmıştı. Bu onun yaşamında kökten bir değişiklik, diyalektik bir sıçramaydı. Çünkü o Marksçı-Leninci Partisi olmayan bir işçi sınıfının ve emekçi halkın kendisinin ve tüm insanlığın kurtuluşu olan tarihsel misyonununu yerine getiremiyeceği, bu tarihsel rolü oynayamayacağı bilincine varmıştı. Bundan sonra Hasan Yoldaş ilk görevinin TKP’yi işçi sınıfı içinde örgütlemek, örgütlü sınıf savaşını yükseltmek bilinciyle hareket etmek olduğunu görmüştür. Partimizin 70’li yıllarda yükselişi, Türkiye politik yaşamında belirleyici bir rol oynar duruma gelmesi Uzun Hasan gibi yorulmak bilmez enerjisiyle ardıcıl savaşan yüzlerce yoldaşın omuzları üstünde yükselmiştir. Fabrikalar kalemiz olmuştur. Ama o yüzlerce yoldaştan inandığı davadan Hasan gibi sapmadan geri kalan maalesef bir kaç yoldaş olmuştur. Bugün partimiz hâlâ 80’li yıllarda yaşadığı o likidasyondan çıkmış değildir.
Yoldaşlar,
Partimizin 80’li yıllarda yaşamış olduğu likidasyonun bir nedeni Türkiye sol, devrimci, sosyalist ve komünist güçlerin üstünden silindir gibi geçen 12 Eylül darbesiyse, diğeri partimizde ve başta reel sosyalist ülke partileri olmak üzere uluslararası komünist harekette baş gösteren revizyonist, reformist, oportünist uzlaşmacı sapmalardı. Bu sapmalar bizim partimizde daha çok küçük burjuva sosyalist, sol ve bazı kendine devrimci diyen Kemalist partilerle yapılan ve gerçekleştirilen birlik ve birleşme politikalarıydı. Bunun sonucu likidasyondu. Legalizm batağında boğulmaktı. Parti üyeleri savruldu, atomize oldu, sapla saman birbirine karıştı. Bunun üstüne bir de Sovyetlerin ve reel sosyalizmin yıkılması bindi. Herkes kendini birden özgürleşmiş hissetti. Onlara göre Marsizm-Leninizmin, komünist partilerinin artık çağı bitmişti. Kendisine komünist, solcu, devrimci, ilerici diyen herkesin katıldığı yeni partiler kurulmalıydı. Böyle bir ortamda dik durmak, diri durmak, teorimiz Marksizm-Leninizmin bize öğrettiği ilkeleri savunmak beton kafalılık olmuştu. Eski partililerin kafaları karmakarışıktı. İşte böylesi bir ortamda ”dik ve diri duran, Marksist-Leninist ilkeleri savunan Türkiye işçi sınıfının Suphi ve Bilenler geleneğindeki TKP’ye ihtiyacı var” diyebilen bir kaç yoldaştan biri Uzun Hasan’dı.
Uzun Hasan 2001 yılına kadar çevresinde çoğu kez tek fişek olarak dolaştı. ”Ne yapayım?” diye düşünürken eski hücre çalışmalarındaki okuma grupları aklına geldi. Bir grup oluşturdu. Klasikleri, Marks ve Lenin’in eserlerini okumaya ve tartışmaya başladılar. Gençlerin de katılımıyla belli bir etkinlik de sağlandı. Ama okumak yetmiyordu, pratik gerekiyordu. Bu maalesef başarılamadı. Bir sıçrama gerçekleşemedi.
Bu ara Hasan yoldaş Rasim Öz’le birlikte Savaş Yolu’nda çalıştı. Orada da umduğunu bulamadı. Ama tam bu sıra Rasim Öz’ün ilişki kurduğu Şiko ve Yelkenci yoldaşlarla tanıştı. Bu yoldaşlar SİP-TKP’nin kurulmasıyla TKP geleneğinin büyük bir tehlike altında olduğu tespitini yaparak TKP’yi yeniden ayağa kaldırmak için çalışmaya başlamışlardı. Kafası karışık olmayan, likidasyona karşı çıkan, Marksist-Leninist ilkelere bağlı eski TKP’lileri arıyorlardı. O zaman böylesi TKP’lileri bulmak zordu. İşte Şiko ve Yelkenci yoldaşların buldukları, kafası hâlâ açık, berrak olan komünistlerden biri Hasan Uzun yoldaştı.
Hasan Uzun sanki anasından yeniden doğmuş gibiydi. Hayatında yeni bir dönem başlıyordu. Birden 70’li yılların heyecanını yaşamaya başladı. Artık yalnız değildi. Partisi vardı, yaşıyor ve savaşıyordu. Şimdi partiyi yeniden ayağa kaldırmak, onu işçi sınıfı içinde örgütlemek, yığınlarla bağlamak gerekiyordu. Parti yeniden belli ölçüde eski etkinliğini kazanmalıydı. Bu başarılmalıydı. Eğer bu başarılamazsa işçi sınıfının burjuvazinin etkisinden, milliyetçilikten kurtulması, burjuvaziye, AKP iktidarına, Erdoğan’ın tek adam rejimine karşı güçlü bir demokrasi hareketi yaratmak, yükselen gençlik, kadın, çevre hareketlerini ve Kürt özgürlük hareketini sınıf mücadelesiyle bağlamak, Kürt hareketine en geniş desteği vermek hemen hemen mümkün değildir.
Bu nedenle Hasan Uzun yoldaş için partiyi yeniden ayağa kaldırma mücadelesi 2001’den sonra onun yaşamının merkezine oturmuştu. O şimdi bu mücadeleyi tamamlamadan aramızdan ayrıldı. Ama onun mücadelesi yerde kalmayacak, yoldaşları mutlak sürdürecektir. Belki bu anmadan sonra içinizden bazıları ”ben de varım!” diyecektir. Unutulmasın ”Nerede bir komünist varsa parti oradadır!”.
Mücadele devam ediyor, rahat uyu Hasan yoldaş!