Her şey halkların ve demokrasi güçlerinin birlikte mücadeleyi daha da yükseltmelerine bağlıdır!
YEREL seçimler Erdoğan için tam bir hezimetle sonuçlandı. AKP ilk kez bir seçimde bu kadar büyük bir oy kaybına uğradı. CHP, başta İstanbul ve Ankara olmak üzere 14 büyükşehir ve 21 ilde belediye başkanlıklarını kazanarak yüzde 37,74 oy oranıyla birinci parti olurken, AKP yüzde 35,54 oy oranıyla ikinci parti konumuna düştü. Ülke çapında yenilen AKP’nin politik hegemonyasında gedikler açıldı. Geniş halk yığınları artık Erdoğan’ın politikalarını onaylamadığını gösterdi. Bu gelişme onun sonunun başlangıcı olabilir.
Bu seçimlerde Erdoğan’ı oylarıyla ağır yenilgiye uğratan sosyal kesimler:
Açlık ve yoksulluk sınırı altında yaşayan asgari ücretliler, emekliler, işçi ve emekçilerdir!
Toprağını işleyemeyen, ürettiği mahsulle, hayvanıyla yaşayamayan köylü ve çiftçilerdir!
Geleceği elinden alınan, işsizliğe, ülkeden göçe mahkûm edilen gençlerdir!
Bu seçimlerde tek adam rejimine ağır bir darbe indiren güçler:
Toplumda dışlanan, hakları yok sayılan, her gün cinayetlere maruz kalan, ama asla mücadeleden geri durmayan kadınlardır!
Toprağına, ormanına, suyuna, denizine, havasına sahip çıkan çevre aktivistleridir!
Savaşa karşı barışı, imha ve şiddete karşı müzakereyi, inkâr ve asimilasyona karşı özgürlüğü, ulusal ve demokratik hakları, eşit haklı ortak yaşamı savunan Kürtlerdir!
Diktatörlüğe karşı demokrasi ve özgürlükleri, haksızlıklara karşı adaleti savunan aydınlar, akademisyen ve sanatçılar, tüm tutarlı demokratik güçlerdir!
Erdoğan’ın tek adam rejimi bu yerel seçim başarısıyla sarsıldı. Diktatörlükte iç çelişkiler ortaya çıktı. Ama iktidarın baskı ve zulüm güçleri büyük ölçüde ayaktadır. İslami perdeli faşizan iktidarın son bulması, onun sonunu başlatan tüm bu güçlerin mücadelelerini daha da yükseltmelerine bağlıdır.
31 Mart 2024’te yapılan yerel seçimler sıradan seçimler olmadı. Bu seçimler on ay önce yapılan genel seçimleri demokrasi dışı yöntemlerle ‘kazanan’ Erdoğan’ın uyguladığı politikaların halk tarafından onaylanıp onaylanmadığının testine dönüştü.
Seçim kampanyası boyunca yerel belediye sorunları yanısıra pahalılık, enflasyon, yoksulluk, yolsuzluk, rant, haksız kazanç, toplumsal çürüme ve yozlaşma, gerçekleşmeyen adalet, her gün çiğnenen demokratik hak ve özgürlükler gibi ülkenin ekonomik, sosyal ve politik sorunları öne çıktı. Çünkü geniş halk yığınları pahalılıktan eziliyordu. Enflasyon ücret ve maaşlara, emekli aylıklarına yapılan zamları anında eritiyordu.
Erdoğan tehlikeyi sezdi ve kendisi bazı bakanlarıyla birlikte bizzat devreye girdi. Yasa dışı olarak başta İstanbul olmak üzere büyük şehirleri geri almak için devlet imkânlarını kullanarak AKP’nin seçim kampanyasına katıldılar. Ama bu taktik geri tepti, çünkü halk artık Erdoğan’ın boş sözleriyle, vaatleriyle avutulmak istemiyordu. Ona ders vermek, son bir ihtar çekmek için insanlar yerel seçim fırsatını kullandı ve onu sandıkta ağır bir yenilgiye uğrattılar.
Erdoğan’ın hezimetinde tüm demokratik güçlerin yanısıra Kürtlerin ve partileri DEM’in “akıllı” politikasının büyük payı olmuştur. Bir bakıma genel seçim niteliği kazanan bu yerel seçimlerde DEM Parti’nin ve demokratik güçlerin politikasının ağırlık noktaları Erdoğan’ı olabildiği kadar büyük bir güç kaybına uğratmak ve Kürt illerindeki kayyımları silip süpürmekti. Bu politika başarıya ulaştı. Kayyım atanan belediyeler Erdoğan’ın tüm oyunlarına, silme taşıma oylara rağmen kayyımlardan geri alındı. Erdoğan’ın “terör” teraneleri bir ölçüde işlevini kaybetmeye başlamıştır. Ama o Kürt halkına karşı savaştan vazgeçmeyeceğini her ne kadar kuzu postuna bürünse de seçim sonrası konuşmasında bir kez daha itiraf etmiştir. Çünkü o, Kürtlerle savaş politikasını hâlâ tek adam diktatörlüğünün devamı için baş vurabileceği çarelerin başında görmektedir. Yani bu politikayla ülkenin içinde bulunduğu ağır krizleri daha da derinleştirdiğini hâlâ anlamamış, uğradığı yenilgiden ders çıkarmamıştır.
Seçimlerin ertesi günü Van’da halkın yüzde 55 oyuyla seçilen Dem Parti’li Abdullah Zeydan’ın belediye başkanlığının iptal edilmesi ve 130 binden daha az oy alan AKP adayına mazbata verilmek istenmesi de buna bir örnek oldu. Erdoğan’ın demokrasi teraneleriye sadece halkın gözünü boyamak istediğini, halkın demokratik iradesinin kendisi için hiçbir şey ifade etmediğini ortaya koydu. Van halkının derhal ayağa kalkarak, meydanları doldurarak başlattığı kararlı direniş ve tüm demokratik güçlerin, bu arada CHP yöneticilerinin protestoları karşısında rejimin iç çelişkileri su üstüne çıktı ve Erdoğan diktatörlüğü geri adım atmak zorunda kaldı. Bu başarı da ülkenin batısı ve doğusunda halkların birlikte olduğu zaman yenemeyecekleri hiçbir güç olmadığını, Türkler ve Kürtler birlik olduğunda faşizan Erdoğan rejimini geriletebileceklerini ortaya koydu. Ülkemizin halkları artık “itaat ve biat” eden halklar olmaktan çıkmaktadır. İktidarlara hem sokakta hem sandıkta ders vermesini öğrenmeye başlamıştır.
Halklarımızın bu yerel seçimlerde elde ettiği deneyi ilerletmek, Erdoğan ile daha ardıcıl bir mücadeleye girmesine yardımcı olmak, halkın yanında ve içinde olmak şimdi sol, devrimci ve demokratik güçlerin, sosyalist ve komünistlerin önünde duran en büyük görevdir. Muhalefet partileri seçimleri kazandık deyip rehavete düşebilirler. Onların Erdoğan rejimini alt etmek diye bir dertleri de olmayabilir. Ama halklarımız, böyle bir dertleri olduğunu ortaya koydu. Şimdi hep birlikte bu mücadeleyi örgütleme ve daha da yükseltme zamanıdır.
TKP – 1920